Ana Sayfa Yaşam 16 Kasım 2020 289 Görüntüleme

Doğru benlik algısını öğretmek, ebevynin en önemli görevidir

Benlik duygusunun insanın içsel çekirdeği olduğunu ve buna referans merkezi denildiğini belirten Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir referans merkeziyle doğuyoruz ben ve diğerleri diye. Daha sonra aile içinde gittikçe şekilleniyor. Kişi doğru şekillendirirse yıllar içinde doğru bir kimlik ve kişilik çıkıyor. Yanlış şekillendirirse yanlış kimlik ve kişilik çıkıyor. Bu nedenle benliğimize yapılan yatırım bir insanın hayatta kendine yapacağı en büyük yatırımdır” diye konuştu. Çocuğa benlik algısını öğretmenin anne ve babanın görevi olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuğa doğru benlik algısı öğretmek ebeveynin en önemli vazifelerinden birisidir. ‘Sen ayrı bir insansın, ayrı bir bireysin’ mesajının verilmesi önemlidir” dedi.

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, psikolojide önemli çalışma alanlarından biri olan benlik ve benlik algısı konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Benlik algısının temelinin çocukluk yıllarında atıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:

“Benlik, psikolojideki en önemli çalışma alanlarından bir tanesi. Benlik algısı, benlik tasarımı diye geçiyor. Bu çalışmalarda insanın psikolojik gerçekliğini anlamak için ben kavramını yerine oturtmak gerekiyor. Burada bize en çok fikir veren çalışmalar çocuk çalışmaları. Çocukları gözlemleme ile ilgili çalışmalar. Çocukta ben duygusu yoktur. Annem ve ben vardır. Çocuk, annesi olmadığı zaman müthiş bir şekilde krize girebilir. Anne yoksunluğu sendromu vardır. Çoğunlukla 1 yaş civarında bazen 2 yaşında da görülebiliyor. Anne çocuğun yanından uzun süre ayrılırsa çocukta anne yoksunluğu sendromu olabiliyor. Bu bebeklik depresyonudur. Böyle bir durumda çocuk devamlı ağlıyor. Yanına biri yaklaştığında, hareket olduğunda susuyor. Bakıyor annesi değil yine ağlamaya başlıyor. Hatta ileri yaştaki bazı kişiler bunu bilir, annesi yokken ağlayan çocuğa annesinin kıyafetini vs. verir. Çocuk annesinin kokusunu alsın da sussun diye. Çocuk annesini ve kendisini bitişik görüyor. Bu benlik algısının çocuk seviyesindeki durumu. Hepimiz bu dönemden geçiyoruz.”

Anneyle kaliteli ve güvenli ilişki önemli…

Bebeklik ve çocukluk döneminde annenin her şey demek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İlk 3 yılda annenin yerini hiçbir şey tutmuyor. Anne veya annenin yerine geçen birisi. Önemli olan birisiyle kaliteli ve güvenli, tutarlı, devamlı bir ilişkinin olması. Bu durum diğer canlılarda yok. Mesela ördek. Doğar doğmaz yürümeye başlıyor, hemen suya giriyor. Hatta yılan balıkları var Meksika Körfezi’nde yaşıyorlar. Bunlar Kıta Avrupa’sına gidiyorlar, orada doğuyorlar, orada yaşıyorlar tekrar Meksika Körfezi’ne gelip orada ölüyorlar. Anne çocuk hiç birbirini görmüyor. Onlarda anne çocuk ilişkisi yok” diye konuştu.

Benlik algısı yerinde olan kişi özeleştiri yapabilir

İnsanın psikolojik olarak prematüre doğduğunu ve zamanla geliştiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, benlik algısı yerinde olan kişinin kendini eleştirebileceğini belirterek şunları söyledi:

“Erken doğuyor insan. Hayvanlar anne karnında olgunlaşıyor ve doğar doğmaz hayata atılıyor. Ama insan 10-15 sene başkasının yardımına muhtaç olarak doğuyor. İnsanı sosyal ben yapan bu. Benlik algısı, kişinin ‘Ben kimim?’ sorusunu sorabilmesidir. Bilimsel terminolojide benlik tasarımı, self concept diye geçiyor. İdeal ben var, gerçek ben var. Bir de kişinin tasarladığı, algıladığı ben var. Kişi, algıladığı beni nasıl algılıyorsa kişinin benlik algısı veya benlik tasarımı sağlıklı veya sağlıksız denebilir. Kendi benliğini olduğu gibi algılıyorsa, kendi hatalarını kendi gerçekleriyle, kendi güçlü ve zayıf yönleriyle yüzleşebiliyorsa, bir eleştiri olduğu zaman hemen karşı çıkmak yerine onun kritiğini yapabiliyorsa, analiz edebiliyorsa, sorgulama yapıp öyle karar veriyorsa benlik algısı, benlik saygısı yerindedir diyebiliriz. Yani benlik algısı gerçek bene uygundur diyebiliriz.”

Hedef için nerede olduğunuzu bilmeniz önemli

Osmanlı’da vakkaf diye bir kavram olduğunu ifade eden Tarhan, “ Yani durup bir gerçeği tekrar kabul etmektir. Hatta Hz. Ömer’in sıfatlarından birisidir. Karar vermiş, birine ceza vermeye gidiyor, bir haber geliyor öyle değil böyle diye. Hemen fikrini değiştirebiliyor. Ben bir defa karar verdim demiyor. Adaleti sağlamak için. Hz. Ömer’in adalette lider olmasının en büyük nedeni bu. Hakikati arama dürtüsü ve kendine karşı da bağımsız, tarafsız olması. Kendi dürtü, istek ve arzularına karşı da bağımsız olabilmesi insanın benlik algısının yüksek olduğunu gösteriyor. Gerçeklerle yüzleşebildiği gibi kendisiyle de yüzleşebiliyor. Bu şuna benziyor; bir harita düşünün, haritada bir hedefiniz var, bir yere gideceksiniz. Ama nerede olduğunuzu bilmiyorsanız gidemezsiniz” diye konuştu.

Güçlü ve zayıf yönleri bilmek benlik saygısı oluşturuyor

Kişinin kendini bilmesi halinde psikolojik hedeflerine doğru yol çizebileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yol haritasını çizebilmesi için nerede olduğunu bilmesi gerekir. Hayat yolunda da benlik algısı önemli. Anadolu’da bir söz vardır; Başkasının yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu batman sanır diye. Benlik algısını çok güzel anlatan bizim kültürümüzdeki sözlerdendir. Kişinin güçlü ve zayıf yönlerini bilmesi benlik saygısını oluşturuyor” dedi.

Tıpkı genler gibi kişiliğin de bazı temelleri olduğunu ve değişmesinin mümkün olmadığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İnsan özgürdür ama genlerimizin sınırlandırdığı kadar özgürüz. Mesela gözümüzü kahverengiyken mavi yapamayız. Kişilik de aynı. Temel kişiliğimiz %30-40’tır. %60-70’i sonradan kazanılır. 12 tane kişilik tipi var. Bazıları içe kapanıktır, bazıları dışa dönüktür, bazıları titizdir, bazıları çok sosyaldir. Bunlar içsel zekâ, sosyal zekâ olarak da tanımlanıyor. Biraz genetik mirasımızla ilgili. İnsanın kendini olduğundan daha güçlü göstermesi, kendini tanımamasının en önemli işaretlerinden birisidir. Kendini tanıyan bir insan aynaya baktığı zaman gerçek kendisini görür “ dedi.

Bazı kişilerin ise aynadan korktuklarını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Daha doğrusu psikolojik anlamda yüzleşmekten korkarlar. Bu tarz kişiler olması gereken benleri ile gerçek benleri arasındaki farkı bilmiyorlar. İdeal beni var. Kafasında ben böyle olmalıyım, şöyle davranmalıyım diye düşünüyorlar ve gerçeği o zannediyorlar” dedi.

İdeal bene yakın kişi kendisiyle de barışık oluyor…

Hâlbuki kişinin ideal beni kendisine ne kadar yakınsa kişinin kendisiyle o kadar barışık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu kişi hayatta kendi konfor alanında kalmaz. Genele açıktır, girişimden korkmazlar. Merak ve hayret duygusunu çok yaşayan kişilerdir. Bir insanın yeni deneyimlere açık olması için kabuğundan çıkması lazım” diye konuştu.

Çocuğa benlik algısını öğretmenin anne ve babanın görev, olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir çocuk annesinin yanından ayrılmıyorsa, anne de buna fazla fırsat vermiyorsa bu çocuk anne bağımlısı bağımlı bir çocuk olur ve o çocuk ergenlikle birlikte anneye karşı öfke ve sevgiyi aynı anda yaşar. Çocuğa doğru benlik algısı öğretmek ebeveynin en önemli vazifelerinden birisidir. ‘Sen ayrı bir insansın, ayrı bir bireysin’ mesajının verilmesi önemlidir” dedi.

Çocuk, hayata uyum sağlayacak şekilde yetiştirilmeli

Ancak burada verilecek mesajın ölçülü olması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ben var öteki var ama ‘Ben onlardan üstünüm’ ya da ‘Sen herkesten üstünsün’ duygusuyla bilgisiyle yetiştirilen çocuklarda ideal ben ve gerçek ben arasındaki makas açılıyor. Açıldığı zaman da çocuk, hayatın gerçekleriyle karşılaştığında birisi onu eleştirdiği zaman rahatsız oluyor. Anne ve baba, çocuğu sera çiçeği gibi büyütürse bir fırtına çıktığı zaman rahatlıkla yıkılır. Bu nedenle hayata uygun yetiştirmek gerekiyor. Annelik, babalık yapmak çocuğumuzu korumak değil, onu hayata hazırlamaktır” dedi.

Benliğe yapılan yatırım, en büyük yatırımdır

Benlik algısının ve ideal benliğin ayrımını iyi yapabilmenin kişinin kendisiyle barışık olması anlamına geldiğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Aynı zamanda bu kişi hayatta kendini geliştirebilen biri oluyor. Benlik duygusu diğer canlılarda araştırılıyor. Diğer canlılarda ben diye bir şey yok. Temel ihtiyaçlarını karşıladığınız zaman bir şey olmuyor. Ama insanda hep benlik tasarımı var. Onun için benlik insanın içsel çekirdeği ve buna referans merkezi deniyor. Doğar doğmaz içimizde bir referans merkeziyle doğuyoruz ben ve diğerleri diye. Daha sonra aile içinde gittikçe şekilleniyor. Kişi doğru şekillendirirse yıllar içinde doğru bir kimlik ve kişilik çıkıyor. Yanlış şekillendirirse yanlış kimlik ve kişilik çıkıyor. Bu nedenle benliğimize yapılan yatırım bir insanın hayatta kendine yapacağı en büyük yatırımdır” diye konuştu.

Bireyselleşmek ayrı, bencilleşmek ayrı

Bir kişinin bir başkasıyla karşılaştığında dış görünüşüyle karşılandığını ama iç görünüşüyle uğurlandığını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bireyselleşmek ve bencilleşmek arasında önemli bir fark olduğunu kaydederek şunları söyledi:

“Onun için insanı insan yapan fiziksel görünümü değildir. Onun huyu, karakteri, insanlığıdır. Yani içerisindeki suretidir. Suret fiziksel görünümdür siret iç görünümdür. İç görünümümüzü ihmal ettik. Modernizmin bize yaptığı en büyük kötülüklerden birisi de bu. Seküler anlayışın sunduğu her şeyi dünyasallaştıran bir yaklaşımı bize sundu. Hatta çift terapisi için Batı’da eğitim almış psikolog arkadaşlardan görüyoruz. ‘Sen önemlisin aile önemli değil, birey kutsaldır aile değil’ diyor. ‘Ben kutsalsam en önemliysem neden eşimin çocuğumun kahrını çekeyim? Bu dünyaya bir defa geldim’ diyor. Bireyselleşmek ayrı bencilleşmek ayrı. Bireyselleşmek birey olmak güzel bir şey ama bireyci olmak güzel bir şey değil. Bireyci olduğun zaman dünyayı kendi etrafında dönüyor gibi görüyorsun. Bu benlik gelişiminin en alt basamağıdır. Freud burada çok güzel bir tespit yapmış. Çocuk primer narsistir diyor. Şizofren sekonder narsistir. Primer narsisizmde çocuk sadece kendini sever, dünya kendi etrafında dönüyor zanneder. En bencil varlık kimdir deseniz çocuk der. Başka hiçbir şeyi tanımıyor çünkü. Sevgi yatırımını önce kendisine sonra annesine büyüdükçe insanlara, doğaya, evrene, yaratıcıya yapıyor. Ne kadar doğru ve adil bir sevgi yatırımı yaparsa hayatın sonunda heybesinde o olacak. Ama şizofren kişide sekonder narsisizm oluyor yani sevgi yatırımını tekrar kendine yöneltiyor. Kendini birinci planda tutuyor ama hayattaki zorluklarla mücadele etmeyi başaramıyor içine kapanıyor. Zihninde bir alan oluşturuyor orada kendi dünyasında savaşlar çıkarıyor, yağmurlar yağdırıyor. Mesela yağmur yağıyor benim moralim bozuk olduğu için yağmur yağıyor, güneş açıyor neşeliyim ondan güneş açtı diyor.”

Benlik algısında üç gerçeklik karışmaz

Üç türlü benlik algısı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Psikolojik sağlıkta da bu önemlidir. Birinci benlik kişinin fiziksel gerçekliğidir. Bu yumuşaktır, sıcaktır ya da soğuktur gibi. İkincisi hayali gerçeklik. Hayal dünyası bulutlar, zihin dünyası çamurlu su gibidir. Hayal dünyamızı temizlersek zihnimizdeki su temizlenir. Onun için hayal dünyamızı güzel yapmamız gerekiyor. Hayal dünyamız kirliyse zihnimizden kirli suları atamayız. Diğer gerçeklik de rüya gerçekliğidir. Şizofrenlerin en büyük özelliği bu üç gerçekliğin sınırlarını ayırt edememesidir. Hayal kuruyor, hayali gerçek zannediyor ve inanıp ona göre yaşıyor. Ya da rüya görüyor, uyanır uyanmaz ona inanıyor. Benlik algısı olan kimse bu üç gerçekliği karıştırmaz. Onun için benlik algımız insanın elindeki en önemli fenerdir, aydınlatır. Kendini aydınlatır, etrafını aydınlatır. Ve benlik algımızı geliştirmek bizi insan yapan durumdur. Diğer canlılarda bu özellik yok. Yemek içmek üremek yetiyor. İnsanların keşfetme, yeni deneyimlere açık olma geni var. İnsan zamanı algılıyor. İnsan dışındaki hiçbir canlının zaman ve mekân algısı yoktur. Bunlar insanları diğer canlılardan ayıran soyut kavramlar üretmemizi sağlayan genlerdir” diye konuştu.

BEYAZ HABER AJANSI (BHA)

Yorumlar

Beyaz Haber Ajansı
Tema Tasarım | Osgaka.com